Skip to main content

Lohusalık ve Emzirme

LOHUSALIK DÖNEMi

Doğum sonrası 6 haftalık süreye (yaklaşık 40 gün) lohusalık denir. Bu süre içinde kadın bedeni  anatomik ve fizyolojik olarak doğum öncesi haline dönmeye başlar.

Lohusalık döneminde anne vücudunda değişiklikler

Doğumdan hemen sonra yoğun bir adet günü kadar olan kanama miktarı, takip eden günler içinde giderek azalır. Bu kanamaya loşi
İlk 3-4 gün fazla miktarda ve kırmızı olan loşi (loşi rubra) yaklaşık, 4-5 gün sonra kahverengiye (loşi seroza) döner. 10-15 günden sonra gittikçe daha sarı-beyaz ve sulu bir hal (loşi alba) alır. Kanama gün geçtikçe azalırken kadınların yaklaşık yarısında 6 hafta boyunca devam etmesi normaldir.
Rahim gittikçe küçülür,doğumdan hemen sonra 1000 gr olan rahim, 6 haftanın sonunda 100 gr’a iner.
Gebeliğe adapte olmak için kapasitesini arttırmış olan tüm iç organlar eski haline gelmeye başlar.
Karın kasları tekrar birleşir ve göbek normal haline döner.
Ödemin giderek azalması ve kilo kaybı ile de ile gebelik öncesindeki vücut şekline döner. Gebelikle oluşan renk değişimleri cilt koyulaşmaları göbekteki çizgi yavaş yavaş kaybolmaya başlar.

Lohusalıkta yaşanabilecek anormal durumlar

  • Kanama: Erken lohusalıkta en hayati anormal durum budur. Doğum sonrasında kanamanın fazla olması en çok rahim gevşemesine (atoni) bağlı olur. Doğumdan sonra rahim sertleşmezse rahimdeki damar uçları açık kalır ve anormal bir kanama olur. Hayatı tehdit edecek boyutlara bile ulaşabilir. Kanamanın diğer sebepleri doğum yolu yırtıkları, plasenta yada zarların tam atılmamış olması, rahim içi enfeksiyon da olabilir. Doğumdan sonra ilk 24-48 saat hastanede gözlem altında tutulurken yada taburculuk sonrası aşırı kanamadan şüphe edildiğinde doktora bilgi verilmelidir.
  • Genital organlarda enfeksiyon: En sık görülen rahim içi iltihaptır, yüksek ateşe ek olarak kötü kokulu akıntı, rahimde hassasiyet ve ağrı olur. Tedavide bazen damardan antibiyotik gerekir. Çok ciddi bir durumdur çünkü enfeksiyonun ilerlemesi ve kana karışması hayati olabilir.
  • İdrar yolu enfeksiyonu: Sonda takılması ya da idrar torbasının kataterle boşaltılması, vajinal yırtıklar, doğum sonrası hijyene özen gösterememe, yeterince sıvı tüketmeme gibi sebeplerle gelişebilir. Tedavide bebeğe zarar vermeyecek antibiyotik grupları tercih edilir.
  • Dikişlerde enfeksiyon açılma: Normal doğum dikişlerine genellikle steril solusyonlar yada kremler, oturma banyosu, ılık su ile bakım önerilir. Özellikle dışkılama sonrası temizliğe özen göstermek ve kabız olup dikişleri zorlamamak çok önemlidir. Sezaryen dikişlerinde ise ağır kaldırmamak, zorlayıcı karın hareketleri yapmamak, dikişin bakım ve temizliğine dikkat etmek, kuru tutmaya çalışmak gerekir. Özellikle diyabetik, obez, cildi hassas ve yapısal olarak yara iyileşmesinin kötü olduğu kişilerde daha özenli davranmakta fayda vardır.
  • Pıhtı okuşumu: Lohusalık dönemi de gebelik gibi kanda pıhtılaşma faktörlerinin ve dolayısıyla pıhtı oluşma eğiliminin arttığı bir dönemdir. Alt bacak toplardamarları en sık pıhtı oluşan yerdir. Bu nedenle özellikle varisi olanların lohusalıkta uzun süre hareketsiz kalmaması, varis çorabı giymesi ve gerekirse kan sulandırıcı iğne kullanması önerilir.

Lohusa hüznü/depresyonu

Lohusalık ruhsal açıdan gebelik kadar hatta çoğu kadına göre gebelikten daha zor bir dönemdir. Anneliği öğrenmek, bebekle ilgili sorunlarla baş etmek , emzirme ile ilgili zorluklar, doğuma bağlı iyileşme süreci, uykusuzluk ve yorgunluk gibi pek çok şeyle baş etmek gerekir. Çoğu kadın bunlara uyum sağlamaya çalışırken ruhsal problemler yaşar.
İçgüdüsel olarak bebeğine yeterli olamama endişesi, bebeği ile ilgili birşeyleri yanlış yada eksik yapma korkusu, emzirmede başarısız olma kaygısı, hormonların yarattığı duygusal dalgalanmalar doğal bir lohusalık hüznü yaratabilir fakat bu duyguların ileri bir boyut kazanıp lohusalık depresyonuna dönüşmesi daha az görülür.
Lohusalık depresyonu ağır bir tablodur. Ağlama nöbetleri ,uyumakta zorlanma, aşırı yemek yeme yada iştahsızlık, dikkat dağınıklığı, öfke, sinir krizleri, bebeğe ilgisizlik yada aşırı ilgi, umutsuzluk, çaresizlik hisleri gibi belirtileri vardır. Özellikle çevre desteğinin yetersiz olması, maddi zorluklar, eşinin işsiz oması, evlilikte sorunlar, istenmeyen planlanmamış gebelik olması, küçük yaşta anne olmak, başka çocukların varlığı, emzirememe gibi durumlar depresyon için zemin hazırlayabilir.
Bu dönemde lohusanın başta eşi olmak üzere çevreden alacağı destek ve eşinin her durumda anlayışlı davranması çok önemlidir. Mümkün olduğu kadar kendini yalnız hissetmemesini sağlamak, bebek bakımında destek olmak, bebek bakımı dışında yorucu işler beklememek, uykusuz kalmışsa uyumasını sağlamak, fazla ziyaretçi kabul etmekten kaçınmak faydalı olacaktır.

EMZİRME HAKKINDA

Süt üretimi fizyolojisi

Gebelik boyunca memelerde emzirmeye hazırlık için bazı değişiklikler meydana gelir. Kolostrum (ilk süt) doğumdan sonraki ilk 2-4 günde salgılanan protein ve besin değeri yüksek, bebeğin bağışıklığını arttıran antikorlardan zengin bir sıvıdır. Sütün yapısı bebeğin değişen besin ihtiyaçlarına göre değişiklikler gösterir.

Süt salgısı kendi kendini kontrol eden bir mekanizma ile olur. Beyinde bulunan hipofiz bezinin prolaktin (süt hormonu) salgısını uyarması ile süt üretimi olur. Bunu uyaran en büyük etmen her iki memenin düzenli olarak boşaltılması ve meme ucunun uyarılmasıdır. Bebeğin emzirilmesi yada pompa ile sağılması suretiyle memeler boşaltıldıkça beyine daha çok süt üretmesi gerektiği emri gider ve beyindeki  hipofiz bezi prolaktin salgısını dolayısıyla süt üretimini arttırır. Bu nedenle süt arttırmak için her iki memenin düzenli olarak boşaltılması gerekir.

Emzirme döneminde memede sık karşılaşılan sorunlar

  • Meme başında çatlak ve yara: Bebeğin yanlış pozisyonda emzirilmesi yada meme başını düzgün kavrayamaması, meme başının çamaşıra sürtünmesi, sıkı çamaşırlar giyilmesi ,cildin yeterince nemlendirilmemesi gibi sebeplerden meme başında çatlaklar oluşabilir. Bunlar ilerleyerek bakteri yada mantar enfeksiyonlarının eklendiği yaralara dönüşebilir. Tedavi ve önlem için meme başını düzenli olarak nemlendirmek, bebeği doğru pozisyonda emzirmek, meme başını koruyan kalkan yada pedler kullanmak gerekir.
  • Meme başı ağrısı:İlk günlerde emzirme sırasında ağrı olması doğaldır, süt kanalları açıldıkça bu durum düzelecektir.
  • Angorjman (meme dolgunluğu) ve süt ateşi: Annenin yeterince emziremediği durumlarda , süt kanallarda birikerek memede büyüme ve basınç artışına sebep olur. Memeler dokununca çok sert ve  ağrılı hal alır. Beraberinde annede ateş yükselebilir.  Bu durumda ılık duş alarak ,masaj ile memeyi boşaltmak ve ateş düşürücü almak gerekir. Sert ve şişkin bir meme başını bebek kavrayıp tamamen boşaltamayabilir bu nedenle önce pompa ile boşaltmak daha doğru olur.
  • Mastit: Memede bir bölgede sertlik, kızarıklık, ısı artışı beraberinde tüm vücutta ateş ve halsizlik tablosu olur. Genellikle tek memede kırmızı çizgiler şeklinde görülebilir, sütle birlikte iltihabi akıntı gelebilir. Bu durumda memeyi boşaltmak yanısıra antibiyotik kullanımı gerekir. Bu durumda emzirmeye devam etmenin bebek için sakıncası yoktur , aksine memenin boşalması açısından yararlı olacaktır.
  • Süt kabarcığı: Meme başında deri altında sütün birikerek beyaz, şeffaf veya sarı bir kabarcık şeklinde görülmesidir. Oldukça ağrılıdır. Tedavide deriyi yumuşatıcı uygulamalar ardından emzirmeye devam etmek faydalı olacaktır. Yeterli olmazsa iğne ile boşaltılması gerekebilir.
  • Galaktosel (süt bezesi): Süt kanallarında tıkanma sonucu memede ele gelen içi süt dolu kistlerdir. Genellikle memelerin boşaltılması ile zamanla düzelir, nadiren iğne ile boşaltmak gerekebilir.

Süt arttırıcı öneriler:

  • Anne, bebek uyudukça uyuyup dinlenmeli uykusuz kalmamalıdır.
  • Sütünün yetmediği bebeğin aç kaldığı emzirmeyi başaramadığı gibi olumsuz düşüncelerden sıyrılmalı, çevreden gelen olumsuz yorumlara kulak tıkamalı ve strese girmemelidir.
  • Bebeğin emmeye devam edebilmesi ve meme başında çatlaklar oluşmaması için doğru pozisyonda emzirmelidir.
  • Memede dolgunluğa izin vermemeli ve her iki tarafı yeterince boşaltmalıdır.
  • Sütü arttırdığı kesinlikle bilinen gıdaların en önde geleni su dur. Günde 3 litre kadar su içmek ve diğer sıvı gıdaları bol tüketmek faydalı olur.
  • Bunun dışında sütü arttırdığı düşünülen rezene çayı, ısırgan otu , çörekotu, dereotu, hurma, incir, tahin, boza, şekersiz meyve kompostaları, bulgur, börülce, soğan… dengeli bir şekilde diyete eklenebilir.
  • Ayrıca süt arttırıcı özellikleri olan bitkilerden oluşan çaylar, damlalar ve malt içecekleri faydalı olur.
  • Emzirme döneminde anne bol protein (yumurta, süt ürünleri, et, balık..) sebze ve meyve tüketmelidir.
  • Aşırı karbonhidrat ve şekerli gıda tüketiminin sütü arttırdığı doğru değildir.